21 Ekim 2013 Pazartesi

Süt Alerjisinin Belirtileri / Alerjide Biorezonans

Süt alerjisi özellikle erken bebeklik-çocukluk çağında, daha ziyade de inek sütü ile beslenen çocuklarda görülür. Annenin tükettiği inek sütü veya sütten yapılan ürünler anne sütüne geçtiğinden sadece anne sütü ile beslenen bebeklerde dahi inek sütü alerjisi etkili olabilmektedir. 

Süt Alerjisinin Belirtileri

Süt alerjisinin belirtileri süt içildikten hemen sonra ortaya çıkar ve çok değişkendir. Hedef organ sadece deri, sindirim veya solunum sistemi olabilir fakat çoğu zaman birden fazla sistem olaya katılır.  Süt alerjisinin mide-bağırsak sistemi belirtileri bulantı, kusma, kramp şeklinde karın ağrıları, ishal, karında şişkinlik ve gazdır.

Deride ortaya çıkan belirtiler, ürtiker veya halk arasında kurdeşen adı verilen döküntüler ile egzamadır. Bazen yüzde ve göz kapaklarında şişme şeklinde ödem de görülebilir.

Süt alerjisine bağlı solunum sistemi belirtileri, deri ve sindirim sistemininkilere göre çok daha nadirdir ve astım krizi veya alerjik nezle şeklinde görülür. Belirtiler, çoğu zaman da tek başına değil, diğer sistem bulguları ile birliktedir.


İnek Sütü Alerjisinin Biorezonans ile Tedavisi

Besin alerjisi, immun sistemin normal şartlarda zararsız olan bir besin maddesini, yanlışlıkla zararlı bir madde olarak algıladığı zaman ortaya çıkar. Vücut bu durumda savunma sistemini harekete geçirerek o besin maddesine özgü IgE (immunglobulin E) antikorlarını üretmeye başlar. Kişi bu besin maddesini yediğinde, immun sistem büyük miktarlarda kimyasal madde ve histamin salgılar. Bu da solunum sistemi, sindirim sistemi, cilt ve kalp-dolaşım sistemlerini etkileyebilecek bir dizi alerjik reaksiyonu tetikler.

Biorezonans tedavisinde alerjiye neden olan besinin zararlı bir besin olmadığı bilgisi immun sisteme verilmekte, böylece vücut inek sütüne karşı savunma sistemini artık devreye sokmamaktadır. Biorezonans terapilerinin sonunda tekrar süt alınmaya başlanabilir. Vücut, süt proteinlerini artık yabancı bir besin maddesi olarak algılamayacağı için alerjik reaksiyon oluşmaz...

Biorezonans tedavisi boyunca inek sütü ve inek sütü içeren tüm yiyecekleri tüketmek ve hatta inek sütü proteininin titreşim kodunu içeren tüm yiyeceklere dokunmak yasaktır.

1 Ekim 2013 Salı

Huzur Bacak Sendromu (HBS) ve Biorezonansla Tedavisi

Huzursuz Bacak Sendromu (HBS),  uykudayken, otururken, yatar pozisyondayken bacaklarda hissedilen huzursuzluk, hareket ettirme ihtiyacı, uyuşma, karıncalanma gibi çoğunlukla tam olarak tanımlanamayan şikayetler yaratan bir rahatsızlıktır. "Bacaklarım karıncalanıyor", "bacaklarım yanıyor",   “bacaklarım çekiliyor”, “bacaklarım atıyor” gibi cümlelerle yaşadığı sıkıntıyı anlatmaya çalışan hastaların her biri başka türlü tarif eder sıkıntısını...

Bacaklardaki rahatsız edici his nedeniyle bacakların hareket ettirilmesi isteği, oturma ya da uzanma gibi istirahat zamanlarında ortaya çıkar. Ya da gece uyumak için yatağa girildiğinde.. 
Bacaklardaki huzursuzluk, yanma, karıncalanma hissi, hareket ettirme ihtiyacı yüzünden hastalar bir türlü uykuya dalamaz, ayaklarını sürekli hareket ettirmek, yataklarından kalkıp dolaşmak isterler.. Ayaklarını soğuk suya tutarak, masaj yaparak, kalkıp kısa süre yürüyerek, ayaklarını gererek "anlık" olarak kısmen ya da tamamen düzelme sağlanabilir. Ama kısa bir süre sonra huzursuzluk tekrar başlar. 
HBS hastaları, TV seyrederken, misafirliğe gittiklerinde, uçak/otobüs yolculuklarında, sinema/tiyatro/konser süreleri boyunca aynı pozisyonda oturamazlar. Bir türlü uykuya geçemeyen, uykusunda bile istemsiz bacak hareketleri devam eden Huzursuz Bacak Sendromu hastalarının yaşam kaliteleri bu yüzden olumsuz olarak etkilenir. Ağrının hareketle azalması ve istirahat ile tekrardan başlaması HBS hastalığının "ayırıcı" özelliğidir. 

Genellikle ailede başka kişilerde de görülür. Her üç hastanın birinde HBS genetiktir. Kronik ilerleyici gidiş ve/veya periyodik kötüleşmeler saptanmıştır. Demir eksikliği (kansızlık), şeker hastalığı, böbrek hastalıkları, sinir sistemi hasarlarında, gebelikte görülse de hastaların yüzde doksan beşinde temel bir neden bulunamamaktadır. Romatizmalı hastalıklarla karıştırıldığı çok olur. Bu yüzden teşhisi bazen uzun sürebilmektedir. 

HBS, her yüz kişiden birinde - beşinde rastlanacak kadar sık görülen bir rahatsızlıktır. İleri yaşla birlikte, daha sık rastlanmaktadır. Altta yatan bir neden varsa (kansızlık, şeker hastalığı gibi) öncelikle onun tedavisi gerekmektedir. Sebebi belirsiz olan durumlarda ilaç tedavisi uygulanabilir. 

Huzursuz Bacak Sendromu'nun Biorezonans ile tedavisi mümkün
HBS hastalarının büyük çoğunluğunda tetkikler buğday alerjisi saptamaktadır. Maskeli alerji sınıfına giren buğday alerjisi tedavisi sonunda huzursuz bacak sendromu da şaşırtıcı bir hızla ortadan kalkmaktadır.

HBS’nin Biorezonans ile tedavisi majör allergenlerin (buğday, süt, yumurta, şeker..), ağır metallerin (kurşun, civa, teflon..), manyetik alan kirliliğinin (cep telefonları, bilgisayarlar..) ve vücuttaki enerji akışı blokajlarının tespit ve terapisinden ibarettir. Hastalara çıplak ayakla her gün 10 dakika toprağa temas etmesi önerilmektedir. 

9 Eylül 2013 Pazartesi

Sağlıklı Yaşamın Tehditi; "Fazla Kilolar"

http://www.neosante.com.tr/index.html




Son yapılan araştırmalar gösteriyor ki "kilo sorunu" sağlıklı yaşam için artan bir tehdit olmaya devam etmektedir.

Yanlış beslenme, hareketsizlik, insülin direnci kilo sorununda birincil sebepler olarak ortaya çıkarken basit psikolojik travmaların bile beslenme tarzını etkilediği bilinmektedir. Stresli dönemler, depresyon yeme içme dengesini bozarak çabuk kilo alımını tetikler. Fazla kilolar yalnızca estetik kaygılara değil aynı zamanda kalp, tansiyon, şeker hastalığı gibi yaşam kalitesini ve süresini kısaltan pek çok hastalığa da yol açabilir.
Ülkemizde son birkaç yıl içinde binlerce kişi tarafından fazla kilolar, özellikle sigara, alkol, ağrı ve alerji gibi sorunların tedavisinde bir tamamlayıcı tıp yöntemi olan Mora Terapi tercih edildi. Türkiye'de bilimsel olarak sonuçları araştırılan, elektromanyetik rezonans tıbbı olarak da bilinen Sağlık Bakanlığı onaylı Mora Terapi, zararlı bağımlılıklardan kurtulmada geleneksel tedavi yöntemlerine göre daha kısa sürede ve kalıcı sonuçlar ortaya koyması sebebiyle en çok başvurulan tamamlayıcı tedavi yöntemleri arasında gösteriliyor. Sigara, alkol, ağrı, kilo, alerji gibi bağımlılıkları olan, stres yaşayan kişilerin bu sorunlar ile baş edebilmeleri için kullanılan Mora Terapi yöntemi, diğer alternatif tıp yaklaşımları arasında, yan etkisi son derece az, çok kısa süreler içerisinde kalıcı sonuçlar ortaya koyan bir yöntem olarak diğerlerinden ayrılıyor.
Uzman Dr. Ersal Işık'ın bu konudaki görüşleri şöyle: "Mora Terapi ile kilo verme seanslarında yapılan sadece karbonhidratlar üzerinden frekans silme işlemi değildir. Aynı anda vücudun kendi enerji sistemi üzerinden de bir dengeleme yapılır. Renk Terapileri ve başka biorezonans teknikleri aynı anda kullanılır. Sonuçlara bakıldığında %96 oranında kişilerin genel anlamda iştahının azaldığı, karbonhidrat yüklü gıdalara bir eğilimi olmadığı tespit edilmiştir. Tedavinin üçüncü haftasından itibaren kişiler kendilerini hafiflemiş hissettiklerini, uykularının düzeldiğini, varsa vücut ağrılarının azaldığını ve duygusal olarak sakinleştiklerini söylemektedirler."
Mora Terapi ile Kilolardan Kurtulma Tedavisinde, kişinin beyaz un, şeker, nişasta, çikolata gibi karbonhidrat ağırlıklı kilo aldırıcı gıdaları tüketme miktarının kolaylıkla azaltılması ve bu gıdalara olan düşkünlüğünün giderilmesi sağlanır. Aynı zamanda kişiye önerilen kolay bir diyet programıyla da yeme alışkanlıklarının düzene girmesi ve daha sağlıklı yeme alışkanlığı geliştirmesi desteklenir. Böylelikle kilo verme çok kolaylıkla gerçekleşir.
Dr. Sema Karadağ Mora Terapi ile kilo kontrolünün başarısını şu şekilde açıklamaktadır: "Birinci basamakta hastadan alınan idrar örneği ve yiyecek numuneleri tüplere yerleştirilerek karaciğer üzerinden karbonhidrat detoksu yapılır. Kişinin karbonhidrat içeren yiyeceklere karşı bağımlılık hissi ortadan kaldırılır. Bach Çiçekleri tedavisi ve uygun diyet programıyla terapi desteklenir. Uygulanan Bach Çiçekleri ve Renk Terapileri ile kişilerin duygu durumları güçlenir. Süper Tuning ile enerji blokajları açılır."
İştahın uzun süreli (hatta kalıcı) olarak azaltılabilmesi için Mora Terapi kişinin özelliklerine uygun şekilde kullanılması çok önemlidir. İştah çoğu zaman psikolojik durumla doğrudan bağlantılıdır ve kişinin ruhsal özelliklerine göre Mora Bach Çiçekleri ya da Mora Renk Terapisi veya S. Tuning Terapisi gibi diğer destekleyici terapilerle kilo verme seanslarının etkisi artırılarak kalıcılığı sağlanır. Bugüne kadar Türkiye'de binlerce hastanın Mora Terapi gördüğü ve başarı oranlarının yüzde 80'ler civarında olduğu Mora tedavi uzmanları tarafından belirtilmektedir. Amerika ve Avrupa'da yaygın bir şekilde kullanılan Mora Terapi, Türkiye genelinde 20 farklı ilde bulunan 50 Mora Terapi Merkezi üzerinden hizmet vermektedir.

29 Ağustos 2013 Perşembe

Aile Dizimi Terapi Yöntemi -1-

AİLE DİZİMİ TERAPİSİNİN TARİHÇESİ
VE
BERT HELLINGER
Afrika’ya katolik misyoneri olarak giden Bert Hellinger’in, Zulu’lardan öğrenerek sistematik hale getirdiği ‘Familien Aufstellung’ yaklaşık otuz yıldır Almanya’dan dünyaya yayılmaktadır.
Hala şaman inançlarına bağlı yaşayan Zulu’ların, ateş başında toplanarak, sorunlarının çözümüne yönelik yaptıkları törenlerde, atalarının ruhlarını çağırarak onlardan yardım almalarıdır temel nokta.
Soyaçekim; güzel bir cilt, fazla kilolar, kanser v.b. genetik unsurlarla sınırlı değildir. ‘Babasına çekmiş’, ‘annesi kılıklı’ gibi terimlerin bahsettiği huylarla da… Aile büyüklerinin yaşadıkları ve yaşananların bıraktıkları etkiler de kuşaktan kuşağa aktarılan/üstlenilen miraslar arasındadır. Ruhsal gelişim süresince; ruhun bedenlendiği ailede; tüm bireyler birbirlerini karşılıklı olarak seçmişlerdir; çünkü birbirlerinden öğrenecekleri vardır.
Örneğin, anneannesi şiddete maruz kalmış bir kişi, ‘anneannem nasıl dayak yediği halde dedemi sevip, onunla evli kalmaya devam edebilmiş?’ dediyse, çocukken şiddete maruz kalmamasına rağmen, eşinden dayak yemeye başlayabilir. Bunun bir sebebi de, kabullenemediği olayı, evrenin aynısını kişiye yaşatarak karşısına çıkartmasıdır. Üstlenmenin altında yatan, kişinin anneannesine duyduğu sevgidir ama anneannesinin hayat deneyimini kabullenip onaylamak yerine, saygısızlık göstermesidir. Freudyen psikilojik terapi 20. y.y.’ın özellikle ikinci yarısına önemli farkındalıklar getirse de, 0-6 yaş dönemini baz aldığından, bu tip olaylar karşısında tıkanır. Çocukken şiddet görmemiş kişi, psikoloğa başvurarak olayın kaynağını bulamadığından, sorunu kökünden çözümleyemez. Çünkü sorunların kökleri sadece bizde yatmamakta, gerilere, hatta yedi kuşak öncesine kadar uzanabilir.


BERT HELLİNGER KİMDİR? 


1925 yılında doğan Bert Hellinger önce felsefe, teoloji ve pedagoji eğitimi aldı. 16 yıl boyunca Katolik bir misyon üyesi olarak Güney Afrika'da Zulular'ın arasında yaşayan Hellinger, Zulular'ın arasında misyoner ve kendi ifadesiyle ruhsal yol gösterici olarak sürdürdüğü çalışmalarda derinden etkilendi. 

Hellinger, 1970'li yılların başında misyonuna veda ederek psikoterapiye yönelmek üzere Avrupa'ya döndü. Avrupa'ya döndükten sonra Viyana'da psikanaliz eğitimi alan Hellinger, ardından Amerika'da Arthur Janov'dan primer terapi eğitimi aldı. Bu dönem, Eric Berne'in “Günaydın dediğinde söylediğin nedir?” konulu yazısı daha sonra kendi oluşturduğu “Aile Dizimleri” açısından bir dönüm noktası oluşturdu. 

Çalışmalarında çözüme gidebilmek için hikayeler, mitoslar, roman, çizgi roman ve filmler kullanan Berne, Hellinger'in öykücü yanının oluşmasında önemli bir rol oynadı. Hellinger, Berne'in yaklaşımına kuşaktan kuşağa aktarım düşüncesini ekledi. 

Amerika'da geçirdiği sürede Milton Erickson'ın öğrencilerinden Jeffrey Zeig, Stephan Lankton ve diğelerinden beden dilini en ince düzeyde izlemeyi ve değerlendirmeyi öğrenen Hellinger'in, terapi akımlarının önde gelen isimleriyle sürdürdüğü çalışmalar ve yoğun uygulamalar, “Aile Dizimi” ya da “fenomenolojik-sistemik aile terapisi” olarak bilinen kendi senteziyle sonuçlandı. 

Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere bütün dünyada saygın bir yeri olan Bert Hellinger, günümüzün en çok yankı uyandıran terapistleri arasında yer alıyor. Hellinger'in Türkçede yayımlanan “Sevgi Düzenleri”, “Kabul Etmenin Özgürlüğü”, “Sevginin Saklı Simetrisi” ve “Yardım Etmenin Düzenleri” adlı kitapları bulunuyor. 


15 Ağustos 2013 Perşembe

Alerji Engellenebilir mi?

Alerji Engellenebilir mi?
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Çalık, çoğu anti alerjik ilaçların hastalar üzerinde rahatsız edici yan etkiler oluşturduğunu söyleyerek yan etkisi olmayan tamamlayıcı tıp tedavi yöntemlerini öneriyor.
Sanayileşmenin etkisiyle günümüzde gittikçe artış gösteren sağlık sorunlarının başında alerjik hastalıklar geliyor. Alerji tedavisinde öncelik, alerjik olduğu düşünülen maddelerden uzak durmaktan geçiyor. Korunmanın yanı sıra burunda akıntı, ağızda kaşıntı, aksırma gibi belirtilerle kendini gösteren alerjilerin tedavisinde farklı ilaçlar kullanılıyor. Ancak yapılan araştırmalar alerji tedavisinde kullanılan anti alerjik ilaçların hastalar üzerinde istenmeyen yan etkiler çıkardığını ortaya koyuyor.
Konu ile ilgili çalışmalar yapan Urfa Medigap Hastahanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Çalık, alerji için kullanılan ilaçların hastalar üzerinde, uyku hali, sersemlik gibi rahatsız edici yan etkiler oluşturduğundan, bu tür yan etkileri yaşamadan tedavi olmak isteyen kişilere tamamlayıcı tıp tedavi yöntemlerini önerdiklerini ifade etti.
Dr. Mustafa Çalık'ın yaptığı çalışmaya katılanlar, alerjik nedenlerle göğüs hastalıkları polikliniğine başvuran hastalardan oluştu. Konvansiyonel antiastmatik ve antialerjik tedaviye ek olarak, Mora Terapi ile alerji tedavi seanslarına giren hastaların sonuçlarına bakıldığında, bu gruptaki tedavi sonuçlarının daha başarılı olduğu gözlemlendi. Dr. Mustafa Çalık denetiminde yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlar, özellikle Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde yapılmış benzeri çalışmalarda sağlanan yüzde 80'lere ulaşan başarı oranları ile paralellik gösterdi.
Küf mantarı, ev tozu akarı, kedi alerjisi ve gıda alerjisi olduğu bilinen hasta grupları üzerinde uygulanan Mora Terapi uygulaması sonrasında söz konusu şikayetlerin geçtiği görüldü. Semptom kontrolüne bağlı hasta memnuniyeti sağlandı. Mora Terapi uygulanan hastaların önemli bir kısmı, kullandıkları astım ilaçlarını ya tamamen bıraktılar ya da onlara olan gereksinimleri belirgin oranda azaldı.
Dr. Mustafa Çalık; "Son zamanlarda, alerji sorunlarının tedavisinde ön plana çıkan tamamlayıcı tedavi yöntemlerinden Mora Terapi ile yaptığımız çalışmalarda astım ve alerjide çok önemli ve yüz güldürücü sonuçlar aldık. Mora Terapi'nin başarısı, sanırım bu alandaki tartışmalara ve tedavi protokollerine de yeni bir boyut getirecektir. Bu başarılı sonuçlara ek olarak, tedavinin bilinen bir yan etkisinin olmaması da gelecekte bu tedavinin oldukça yaygınlaşacağına dair önemli bir göstergedir," diye konuştu.
Mora Terapi, yaklaşık 35 yıldır, başta Almanya olmak üzere, birçok Avrupa ülkesinde özellikle alerji tedavisinde ve daha birçok alanda başarıyla uygulanan bir tamamlayıcı tıp yöntemidir. Mora Terapi'de deneyimin en fazla olduğu ama aynı zamanda en fazla klinik deneyim gerektiren alan alerjidir.

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Rezonans Terapileri ile Fazla Kilolardan Kurtulun

http://www.neosante.com.tr/
Kilo fazlalığı ve obezite sorunu, toplumsal çalışmalara, uyarılara, önlemlere rağmen giderek büyüyor. Fazla kilolar konusunda yanlış beslenme, insülin direnci, hareketsizlik birincil sebepler olarak ortaya çıkarken basit psikolojik travmaların dahi beslenme alışkanlıklarını değiştirebildiği de biliniyor. Depresyon ile fazla kilo arasındaki ilişki pek çok çalışma var. Özellikle 65 yaş altı, eğitimli ve yüksek gelirli insan grubunda daha fazla öne çıkan depresyon-fazla kilo ilişkisine ergenlik döneminde de sıklıkla rastlanıyor. Hamilelik döneminde fazla kilo almış annelerin depresif belirtiler geliştirdiği de gözlemlenen bir durum. Fazla kilo mu depresyona yol açıyor yoksa depresyon mu beslenme alışkanlıklarını değiştirerek fazla kilo almaya yol açıyor? Yönü tam tam olarak belirlenememiş olsa da her iki sorun arasındaki ilişkinin varlığı ve birbirlerine etkileri kabul edilen bir gerçek.
Son yıllarda dünyada pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de fazla kilo sorununun çözümünde bir tamamlayıcı tıp yöntemi olarak Mora Terapi tercih ediliyor. Sonuçları bilimsel olarak araştırılan, yan etkisi son derece az, elektromanyetik rezonans tıbbı olarak da bilinen Sağlık Bakanlığı onaylı Mora Terapi, zararlı bağımlılıklardan kurtulmada geleneksel tedavi yöntemlerine göre daha kısa sürede ve kalıcı sonuçlar ortaya koyması sebebiyle en çok başvurulan tamamlayıcı tedavi yöntemlerinden biridir. Dr. Sema Karadağ Mora Terapi ile fazla kilolardan kurtulmak konusundaki görüşlerini ve süreci şöyle açıklıyor: “Kişiye Mora Terapi ile karbonhidrat bağımlılığının giderildiğini anlatmak gerekiyor. Terapi alanlar %91 oranında memnuniyetlerini ve karbonhidrat düşkünlüklerinin azaldığını belirtiyorlar. Memnuniyet açısından baktığımızda erkek ve kadın ayrımı olmamakla birlikte erkeklerin kas oranının fazla olması dolayısıyla daha kolay kilo verdiklerini gözlemliyoruz. İlk seans sonrasında bağırsaklar boşalıyor, ödem çözülüyor, bu durumun etkisiyle daha fazla kilo kaybı görülebiliyor. Özellikle genç yaşta olanlar ya da metabolizma yaşı genç olanların daha kolay kilo verdiği görüyoruz. Zor kilo veren kişilerdeki en büyük eksiklik su içmemek ve az hareket etmek. Mora Terapi ile kilo verirken dikkat edilmesi gereken hususlar, su içmek, haftada 3 gün hareket, ara öğünleri atlamamak, gece geç saatlerde yemek yememek ve en önemlisi düzenli kontrole gelmek.


24 Temmuz 2013 Çarşamba

Uzman Dr. Ersal Işık / Neosante NEO.Clinics


NEOSANTE – Rezonans Terapileri
İntegratif Tıp Terimi alternatif veya tamamlayıcı olarak bilinen farklı tedavi yöntemlerini klasik hekimlik yaklaşımıyla birleştirerek kullanmak demektir. NEOSANTE  Uzm. Dr. Ersal S. Işık kontrolünde çalışan ve İntegratif – Tamamlayıcı  Tıp alanında hizmet veren kliniğimizin ismidir. 

Uzm. Dr. Ersal S. Işık
1971 doğumlu olan Uzm. Dr. Ersal S. Işık 1994 yılında Hacettepe Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1999 yılında Aile Hekimliği Uzmanı oldu. İlaç dışı tedaviler konusuna yönelen ve özellikle bitkisel tedaviler konusunda deneyim edinen Işık, 2005 yılında biorezonans yöntemi, 2006 yılında ise Mora ile tanıştı. Biorezonans çalışma prensiplerinin Mora-Terapi tecrübesiyle birleştirilmesi yoluyla oluşturulan ve şu anda tüm Türkiye’de uygulanmakta olan Mora-Terapi Sigara Bırakma Tedavileri” 2008 yılında Dr. Ersal Işık tarafından NEOSANTE’de oluşturdu. Bu tedavi yardımıyla 2013 yılına kadar Neosante’de 9000’e yakın kişi, tüm Türkiye’de ise 50.000 civarı kişi sigarayı bıraktı.

Dr. Ersal S. Işık’ın MORA-Terapinin bu yeni kullanımından edindiği deneyimler sonrasında oluşturulan yeni nesil MORA-Terapi programları 2010 yılından itibaren Alkol Bırakma” konusunda kullanılmaya başlandı.

2011 yılında ise Dr. Ersal Işık tarafından geliştirilen yeni protokoller ile MORA-Terapi (Dünya’da ilk kez)“Zayıflama” konusunda “Karbonhidrat Silmesi” olarak kullanılmaya başlandı. Daha sonra OZON tedavileriyle birleştirilen bu tedavi, Türkiye’de birçok klinikte zayıflama amaçlı olarak kullanılmaya başladı.

2013 yılında, yeni bir tedavi sistemi ONDAMED 
Frekans tedavilerinin sağlığın diğer alanlarında daha efektif kullanılabilmesi için çalışmalar yapan Dr. Ersal Işık, bu alanda FDA onayı almış tek cihaz olan ONDAMED cihazını ve bu tedavi sistemini Türkiye’ye getirdi. Şu anda ONDAMED sisteminin hastalıklar ve iyileşme alanında kullanımı NEOSANTE’de başlamış bulunuyor.


Kariyerine rezonans tıbbı ya da enerji tıbbı denilen alanda devam eden Dr. Ersal S. Işık kendi kliniği olan NEOSANTE’deki çalışmaları dışında, REZONANS tıbbı konusunda alanla yeni tanışmış terapistler için de eğitimler veriyor. 

25 Haziran 2013 Salı

Sigarayı Bırakmayı Çok İstiyor Ama Bunu Bir Türlü Başaramıyorsanız Bu Yazıyı Okumalısınız…

Sigarayı bırakmak için

NEOSANTE REZONANS TERAPİLERİ
Türkiye’de bir süredir uygulanan ve REZONANS TERAPİLERİ olarak bilinen yöntemler yardımıyla özellikle şiddetli nikotin bağımlılığı olan kişilerde çok iyi sonuçlar alınıyor. NEOSANTE bünyesinde REZONANS TERAPİLERİ kapsamında MORA-Terapi, S.Tuning terapileri ve ONDAMED tedavileri birlikte kullanılıyor. 

MORA TERAPİ: Mora Terapi kendine has özellikleri olan bir biorezonans uygulaması. Bu teknikte kişinin son içtiği sigaranın elektromanyetik frekans ÖRNEĞİ vücuttan “siliniyor”. İşlem devamlı kullanılan marka sigara üzerinden yapılıyor ve kişinin tedavinin hemen öncesinde bir sigara içmesi gerekiyor. Tedavide bu sigara kullanılıyor. Mora Terapi uygulaması kişinin oturduğu yerde el ve ayaklarından temasta olduğu Mora cihazı yardımıyla yapılıyor. Bu sırada kişi hiçbir şey hissetmiyor. Tedavinin hemen sonrasında kişide sigara isteği azalıyor ve bir süre geçtikten sonra sigara dumanına karşı bir tiksinti oluşuyor.. 3 günün sonunda ise kişide fiziksel sigara isteğinin hemen hemen  hiç olmaması bekleniyor.

S.TUNİNG: S.Tuning  renk ve ses frekanslarıyla yapılan bir tedavi, Almanya’dan gelen yeni bir teknoloji.  Bu tedavi özellikle ruhsal – psikolojik sorunlar üzerinde etkili. Bu tedavi ve sigara bırakma sonrası kişilerde oluşacak duygusal problemleri ortadan kaldırıyor, stresi azaltıyor ve kişileri rahatlatıyor. Ayrıca MORA-Terapide yapılan “frekans silmesi”nin etkinliğini arttırıyor.

ONDAMED: Yine Almanya kökenli bir teknoloji. Vücuttaki elektromanyetik frekansları düzenliyor ve kişinin sigaradan kolayca kurtulabilmesini sağlıyor. MORA-Terapinin etkinliğini arttırıyor ve kişinin sigarayı çok rahat şekilde bırakabilmesini sağlıyor.

NEOSANTE de bu tedavilerden kişi için en uygun olanları kullanılıyor. Sigarayı bırakmak için genellikle 50-60 dakikalık tek bir uygulama yeterli oluyor. Rezonans terapileri özellikle uzun süredir sigara kullananlarda daha etkili.

Ayrıntılı bilgi için:
 www.neosante.com.tr
(216) 450 60 20-21

5 Haziran 2013 Çarşamba

ÇAKRA SİSTEMİ ve RENK TERAPİLERİ

ÇAKRALAR: Çakra sistemi akupunkturdaki enerji meridyenleri ile benzerlikleri olan bir başka enerjetik sınıflama şeklidir… Çakraların insan ruhunu bütünle birleştiren ve farklı frekans aralıklarında titreşen enerji kanalları olduğu düşünülür. En alt çakra en düşük vibrasyona sahip maddesel düzlemle daha çok ilgili iken, çakraların titreşim aralıkları yukarıdan aşağıya artar ve ilgili oldukları konular da bağlantılı olarak değişir. Vücudun enerjetik yapısındaki ya da daha özel bir ifade ile çakralardaki dengesizlik önce bağlantılı psikolojik temalarda, sonra da o enerji yolu ile bağlantılı organlarda problem üretir.

RENK TERAPİLERİ: Her renk kendine özel bir titreşime sahiptir. Renklerin kolaylıkla ölçülebilen bu titreşimleri oktavlandığında duyulabilir frekans aralığında notalara ulaşılır. Bu durum her rengin aynı titreşimsel bilgiyi taşıyan bir ses karşılığına sahip olduğu anlamına gelir. Vücudun enerjetik yapısı renkler, sesler ve bu frekansların oktavları kullanarak etkilenebilir.

Renklerle yapılan rezonans terapileri kendisini öncelikle psikolojik yapıda dönüşümler ve “ruhsal duruşta” değişikliklerle gösterir. Renk terapileri kişilerin psikolojik problemlerinde yardımcı olabileceği gibi, terapinin psikolojik sıkıntının titreşimsel boyutta ürettiği fiziksel rahatsızlığı hafifletmesi de beklenir.
                                                                           
Hazırlayan: Dr. Ersal S. Işık 
1. Çakra - (Element:Yer/Toprak)

Duyu:
Koku Duyusu
Nota/Renk: C Tonunda  - Kırmızı

Organ Sistemleri: İskelet sistemi, lenfatik sistem, salgı bezleri, dış üreme organları, bacaklar, ayaklar, burun. Bu çakradaki tıkanıklık bir veya daha fazla organın hastalanmasına neden olur.

Psikolojik Faktörler: ANNE, Para, Ev, İş, Hayata Güven, Hayatta kalma güdüsü, Korkular, Duygusal korkular.

Bu çakranın elementi “YER-TOPRAK”tır ve hafif bir mavi katmanlı KIRMIZI rengin vibrasyonunu tutar. 1.Çakra fiziksel bedeni ve hayatın fiziksel boyutunu enerjetik olarak besler.

İLİŞKİLİ OLDUĞU RUHSAL DURUŞ:

-              Fiziki Anne ile olan ilişki bu çakranın konusundur. Kişinin içindeki “anne” imajının niteliği, bu çakradaki enerji akışının niteliği ile ilişkilidir ve “anne” kavramı fiziksel dünyanın niteliklerini belirler.

-              Para Para net olarak bu dünya ile ilgilidir. 1. çakradaki enerji akışı dengeliyse para kolayca ve bolca akar.

-              Ev 1. Çakra ile ilişkilidir. Ev insanın kaostan korunabildiği yegane yerdir.

-              Hayata inanmak birinci çakra (ve anne) ile bağlantılı olan içsel bir tavırdır. Hayat tarafından taşınır ve destekleniriz. Yaşamı “Dip”e inip sonra “tepeye” çıkarak tazeleriz.

-              Güvenli yaşam insan için temel bir ihtiyaçtır. Güvenlik eksikliği korku ile ifade edilir. Korkular bu çakranın esas konusudur ve diğer tüm psikolojik faktörlerle birlikte bu çakrayı etkiler ya da bu çakradan etkilenir.


2. Çakra - Alt karın (Element:Su)

Duyu:
Tad Duyusu
Nota/Renk: D Tonunda  - Turuncu

Organ Sistemleri: İç üreme organları, yumurtalıklar, boşaltım organları, ağız ve dil. Bu çakradaki tıkanıklık bir veya daha fazla organın hastalanmasına neden olur.

Psikolojik Faktörler: Cinsellik, duygular ve hisler, ana-babalık, iştah, beslenme, kendi beden farkındalığı.

Bu çakranın elementi “SU”dur ve TURUNCU rengin vibrasyonunu tutar. İlk aura-çakra katmanını doyurur ve cinsiyet organlarını canlılıkla besler.

DENGELİ BİR ÇAKRANIN İLİŞKİLİ OLDUĞU RUHSAL DURUŞ:

-              Duyguları ve hisleri tanımlar. Bu çakra (ve turuncu renk) en derindeki duygular ve hislerle bağlantılıdır.

-              Cinsellik, erotizm.. ÜREME hayatın en temel ihtiyacıdır. Cinsellik doğaldır, akar. Bebek sahibi olmak hayatın bir temel görevidir.

-              İştah bu çakra ile ilişkilidir, iştahın niteliği vücuda saygının göstergesidir.

-              Beden Farkındalığı, kişinin kendi vücudu ile harmonik şekilde dengede olmasını sağlar. Kişi bedeninin ihtiyaçlarını ( spor, taze hava, yeterli uyku, besin, iş vb.) -saygı ile ya da değil- karşılama şekli bu çakra ile ilgilidir.

-              Eğer 2. Çakradaki enerji akışı dengeliyse, sindirim sistemi ve gıdalar kişinin hayatında negatif etki bırakmaz.

3. Çakra – Üst karın ( Element:Ateş)

Duyu:
Görme Duyusu
Nota/Renk: E Tonunda  - Sarı

Organ Sistemleri: Sindirim organları, cilt, yüz, pankreas, solar plexus, gözler, kas sistemleri, bağ doku. Bu çakradaki tıkanıklık bir veya daha fazla organın hastalanmasına neden olur.

Psikolojik Faktörler: Kişilik, güç, kontrol, özgürlük, sorumluluk, karar vericilik, değerler, haz, neşe.

Bu çakranın elementi “ATEŞ” ‘dir ve SARI rengin vibrasyonunu tutar. Bu Aura katmanı, 1. ve 2. Aura-çakra katmanlarını doyurur ve tüm sindirim organlarını, cildi, kas sistemlerini ve bağ dokuyu canlılıkla besler.

DENGELİ BİR ÇAKRANIN İLİŞKİLİ OLDUĞU RUHSAL DURUŞ:

-              Bu çakra dengede olduğunda kişi kendi güç ve enerjisini hisseder, kabul eder ve yaşar. Kişi harmonik olarak dengededir ve kendi gücü kendi kontrolündedir.

-              Kişi kontrol edebileceği şeyleri kontrol altına alır. Kontrol kavramının dengede olup olmadığı bu çakra ile ilişkilidir.

-              Kişi kendini özgür bir insan olarak deneyimler. Kendine olmak istediği insan olma iznini verir. Topluluk içindeki yerini ve rolünü bilir ve bu rolün içini doldurur.

-              Kişi kendinin ve çocuklarının sorumluluğunu üstlenir.

-              Kişisel değer ve davranışlar iyi tanımlanmıştır ve seçilmiştir. Kişinin kendi hüküm verme yetisi vardır ve ahlaki kavramlara ve ideallere bağlı değişmez.

-              Kişinin her durumda ve her ne olursa olsun yargılama ve karar verme yetisi vardır. 

4. Çakra – Göğüs bölgesi (Element:Hava)

Duyu:
Dokunma
Nota/Renk: Fis/ges Tonunda  - Yeşil

Organ Sistemleri: Solunum organları, kalp, dolaşım sistemi, immun sistem, timus bezi, plexus cardiacus.Bu çakradaki tıkanıklık bir veya daha fazla organın hastalanmasına neden olur.

Psikolojik Faktörler: Aşk, sevgi, ilişkiler, kabullenme.

Bu çakranın elementi “HAVA” ‘dır ve YEŞİL rengin vibrasyonunu tutar. 4. Aura katmanı, 1,2 ve 3. Aura-çakra katmanlarını doyurur ve kalp çakra etrafındaki fiziksel bedeni canlılıkla besler.

DENGELİ BİR ÇAKRANIN İLİŞKİLİ OLDUĞU RUHSAL DURUŞ:

-              Mutlak ve koşulsuz sevgi.  Sevgiyi hiçbirşey beklemeden verme deneyimi.

-              Harmonik bir denge içindeki kalp çakrası kişinin kendisiyle ve başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmasına olanak verir.

-              Kabullenme özelliği ile kişi kendisini ve başkalarını kabullenir ve/ya da kişi bu temayla ilişkili problemler yaşar.

-              Kişi hiçbirşey beklemeksizin vermeye hazırdır ve/ya da kişi bu temayla ilişkili problemler yaşar.

-              Kalp çakrası açık olduğunda keyif ve sevinç için dışarıdan herhangi bir kaynağa ihtiyaç yoktur. Kişinin bizzat kendisi bu kaynağın özüdür ve/ya da kişi bu temayla ilişkili problemler yaşar.

5. Çakra – Boğaz (Element:Eter-ses)

Duyu:
Duyma
Nota/Renk: Gis/as Tonunda  - Mavi

Organ Sistemleri: metabolizma, kulaklar, boğaz, boyun, omuzlar, eller
Bu çakradaki tıkanıklık bir veya daha fazla organın hastalanmasına neden olur.

Psikolojik Faktörler: İletişim, ifade, sezgileri izleme, tezahür akışı, koşulsuz kabulleniş.

Bu çakranın elementi “ETER” ‘dir ve MAVİ rengin vibrasyonunu tutar. 5. Aura katı 1-4 aura-çakra katlarını doyurur ve fiziksel bedeni ve iletişim çakrasını canlılıkla besler.

DENGELİ BİR ÇAKRANIN İLİŞKİLİ OLDUĞU RUHSAL DURUŞ:

-              Boğaz çakrasının harmonik olarak dengede olması kişinin çevresiyle ve dış dünya ile rahatlıkla iletişim kurabilmesini sağlar.

-              Bu çakranın niteliği kişinin konuşmasını, düşünceleri ve vücuduyla kendini ifade etmesini güçlendirir.

-              Kişi sezgilerine güvenir ve klavuzluğunu kabul eder.

-              Bu çakradaki enerji akışı dengeliyse biz dış dünyadan koşulsuz kabullenişle gelen hediyeler, iltifatlar, eleştiriler ve bilgiler gibi mesajları rahatlıkla karşılarız. Biliriz ki dış dünya bizim aynamızdır.

-              Tüm dilekler akıcı bir şekilde bizim dünyamızda gerçekleşir ve 5. çakrada aracılığıyla dengelenir.

-              Bolluk ve ışık kişinin hayatına ve idrakine kolaylıkla alınır.

6. Çakra -  Üçüncü göz  (Element:Işık)

Duyu:
İç Ses
Nota/Renk: A Tonunda – İndigo/Mor

Bu çakra sezgiler ile ilişkilidir.

Organ Sistemleri: Endokrin sistemi ve bezler. Hipofiz bezi.
Bu çakradaki tıkanıklık bir veya daha fazla organın hastalanmasına neden olur.

Psikolojik Faktörler: Ruhsal/kişisel farkındalık, hayattaki rolün idraki, duyu dışı algılama.

Bu çakranın elementi “İÇ SES” ‘tir ve İNDİGO ya da MOR rengin vibrasyonunu tutar. 6. Aura katmanı 1’den 5’e diğer aura-çakra katmanlarını doyurur ve 3. göz çakrasını canlılıkla besler.

AÇIK VE DENGELİ ÇAKRANIN İLİŞKİLİ OLDUĞU RUHSAL DURUŞ:

-              Kişisel ve Ruhsal farkındalık bu çakranın ana konusudur. Kişi kendisinin sadece bedenden ibaret olmadığını bilir ve kendi bireyselliğini deneyimler.

-              YING/YANG farkındalığı vardır. Kendinde aynı anda birbirine karşıt ve birbirine bağımlı enerjileri hisseder, kendi içindeki kadın ve erkeği deneyimler.

-              Kişi hayatta birden fazla rolü olduğunu bilir (anne/baba, fail/kurban vb..) Kişi ruhunun, rollerinden daha fazlası olduğunu bilir.

-              Kişi normal hayatının arka planını görür ve 6. his duygusunu ve sezgileri deneyimler. Sezginin hislerimizin en temel parçası olduğunu bilir.

7. Çakra Kafa üzeri - Taç Çakrası

Duyu:
Empati
Nota/Renk: Ais/b Tonunda – Beyaz/Mor

Organ Sistemleri: Merkezi sinir sistemi, epifiz bezi, beyin
Bu çakradaki tıkanıklık ruh hastalıkları ile beraber bir veya daha fazla organın hastalanmasına neden olur.

Psikolojik Faktörler: BABA, erkek, evrensel farkındalık, ruh, otorite, hayatın yönetimi.

Bu çakranın elementi “İÇ IŞIK” ‘dur ve BEYAZ ya da MOR rengin vibrasyonunu tutar. 7. aura katmanı, 1’den 6’ya kadar tüm aura katmanlarını doyurur ve taç çakrayı ve fiziki bedeni canlılıkla besler.

AÇIK VE DENGELİ ÇAKRANIN İLİŞKİLİ OLDUĞU RUHSAL DURUŞ:

-              Yaratıcının idraki ve ruhanilik bu çakranın ana konusudur.

-              Kişi kendindeki ruhu gerçekleştirir ve ruhunun kaynağını araştırır.

-              Kişi evrensel farkındalığın bilincindedir. Evreni onun kuralları içinde anlamlandırır. Her cins/nevi arasında bir bağlantı olduğunu bilir.,

-              Ruhumuzun kaynağında sezgimizin hayatımızın klavuzu olduğunu idrak ederiz. Biliriz ki bize klavuzluk eden ve bizimle bağlantılı olan büyük bir bilgelik vardır.

-              Taç çakra baba-erkek çakra olarak isimlendirilir. Bu çakrada kişinin erkek yarısına dair tüm arketipler toplanır.

-              Birlik (teklik). Biz ve hislerimiz herşey ve herkes ile bağlantılıdır. Acıyı da sevincide paylaşır paylaştırırız.





22 Mayıs 2013 Çarşamba

Supertuning Renk Tedavisi

SUPERTUNİNG NEDİR?

Frekanslarla yapılan ve Mora-Terapi, biorezonans ya da rezonans terapileri gibi isimlerle anılan tedaviler son 20 yıldır Dünya’da hızla yaygınlaşıyor. Bu tedavilerin her geçen gün yeni ve farklı endikasyonlardaki kullanımlarına şahit oluyoruz. Frekanslarla yapılan tedavilerdeki son gelişme ise bu tedavileri renk terapileriyle ve sesle birleştiren yeni bir sistem: Color SuperTuning. Color Super Tuning tek başına renk terapisinin ya da tek başına rezonans terapisinin çok daha ötesine giden bir yolu aydınlatıyor.
Color Super Tuning enerji sistemimizi sağlıklı “doğal” frekanslarla rezonans durumuna sokan; bunun için quantum yanıt teknolojisini kullanan tamamlayıcı bir teşhis ve terapi yöntemi. Bu yöntem sayesinde, yapılan enerjetik uyarı ile vücutta hem fiziksel hem ruhsal (enerjetik) seviyede bir etki oluşur. Tüm rezonans terapilerindeki gibi bu tedavi de vücudun (ya da ruhsal durumun) kendini iyileştirme mekanizmalarını uyarır.  

NASIL ÇALIŞIYOR?

Uzay araştırmalarından edindiğimiz önemli bir bilgi var. Uzaya çıkan astronotların “sağlıklı” olarak kalabilmeleri için uzay kabini içinde bazı belli başlı frekansları üreten frekans jeneratörlerine ihtiyaç duyuyor. Yani tanımlanmış bazı frekanslar bize halen “bu dünya” da olduğumuzu hatırlatıyor. Yoksa önce ruhsal sonra da fiziksel sağlığımızı yitiriyoruz. Şu anda bu şekilde tanımlanmış 12 frekans gurubu mevcut.
Uzay araştırmalarından elde edilen bilginin biraz daha geliştirilmesiyle geldiğimiz noktada artık şunu söyleyebiliyoruz. Bu tanımlanmış “doğal” frekanslar, bir kısmı yaşadığımız gezegene ait olan ve/ama aslında tüm yakın gezegen etkileşimlerinin de dahil olduğu bir “sağlık alanı"nı belirliyor. Sağlıklı frekans alanı, hem gezegenimize ait olan hem de diğer yakın gezegenlerin hareketleriyle ortaya çıkan frekansların “oktavları” yani katları şeklinde beliriyor. Artık yaşayan tüm canlı organizmaların hem bu frekanslar hem de  bu frekansların oktavlarıyla iletişim içinde olduğunu biliyoruz.
Color Super Tuning ile tedavide kullanılan doğal ve sağlıklı frekanslar vücudun enerji – enformasyon sistemiyle hızlı bir şekilde rezonansa giriyor ve etkisi hasta tarafından hemen fark ediliyor. Terapi içerisinde farklı ve belirlenmiş adımlarda vücudun bu frekanslarla bağlantı kurulması amaçlanıyor.

PRATİK KULLANIM...

Color Super Tuning önce vücuttaki enerjetik–frekans dengesizliklerini  tarıyor ve hangi vücut bölgesinde hangi frekans guruplarının eksik olduğunu tespit ediyor. Tedavi kısmında ise bulunan frekans problemi bu frekansların oktavlarının kullanılması şeklinde giderilmeye çalışılıyor. Her frekans gurubunun oktavı görülebilir alanda bir “Renk” duyulabilir alanda ise bir “Ses”e karşılık geliyor. Tedavide hem frekansın kendisi, hem renk karşılığı hem de duyulabilir alandaki ses karşılığı aynı anda kullanılıyor. Yani kişi hem sesi hem de o rengin sesini aynı anda alıyor. Bir yandan da el elektrotları üzerinden oda “sağlıklı frekans” gurubu kişiye direk olarak da verilmektedir.
Her hangi bir yan etki ihtimali olmayan bu sistemle vücut “sağlıklı frekans” alanı içerisine entegre ediliyor; iyileşmenin kendisi ise enformasyon seviyesinde desteklenmiş bünyenin kendisi tarafından gerçekleştiriliyor.
Özellikle kronik hastalıklarda tedavi blokajlarının net ve hissedilir bir şekilde kaldırılması Color Super Tuning’in en önemli özelliği. Kişide bir iyileşme hissi ile beraber psikolojik rahatlama da net olarak hissediliyor. Color Super Tuning bu özelliği ile psikolojik ve psikosomatik problemlerde hızlı bir etki gösteriyor ancak etki bununla sınırlı değil. Aslında bünyenin içinde bulunduğu problemli enerjetik durumu çözerek, yani blokajları ortadan kaldırarak, bünyenin uyumlanmasını sağlıyor. Bu özelliği ile Supertuning öncelikle hastalıkların oluşmasını engelliyor sonra da ortaya çıkan fiziksel rahatsızlığın çok daha kolay bir şekilde giderilebilmesini sağlıyor.

Dr. Ersal S. Işık 
Aile Hekimliği Uzmanı
NEOSANTE NEO.Clinics